31 Mayıs 2017 Çarşamba

Mülteci

Alıştık artık eline ekmek parası alabilmek için otoban kenarlarında koşturanlara.

Simit satanlara alıştık en önce, trafikle yaşamaya alıştıktan hemen sonra.

Gişelerden hemen önce muz satanlara da alıştık. Ok ve yay satanlara da.

Sosyetik semtlerde çiçekçilere alıştık, arabadaki kadının yanında ezilip büzülmeye, utandırılmaya alıştık.

Bozuk telefon şarjı satanlara da, öküz arabası satanlara da alıştık.

10 gram fındığa, kağıt helvaya alıştık artık.

Hatta hiçbir şey satmayana da alıştık. Kocaman harflerle AÇIM yazıp her biri bir yere yetişmeye çalışan insanları durdurmaya çalışanlara da alıştık. 
Onların açlığına da alıştık daha kötüsünü söylemek gerekirse.

Ama çaresizliğe alışmayalım. 

Çünkü çaresizlik insana, BİM'in önünde peçete sattırır. Kartondan bir kutunun üstüne oturtur insanı, başını taşa eğdirir ve utandırır açlığı, yokluğu ve yoksulluğu. 



Göç etmiş bir kadın bedeninde...

16 Mayıs 2017 Salı

Buz Dağının Şiiri

'Ben buz dağının şiirini yazıyorum, görünmeyen kısmını'

Demiş Zarifoğlu.

Ben de artık buzlara yazıyorum.

Buz dağının görünmeyen kısmına yazdıklarım battı. 
Hem ne olacaktı ya?

Bilerek yaptım bunu, hayata yeni bir pencere açmak gibi bir fikrim vardı.

Bir mutluluğu tamamlamak, yarım kalan bir hayata devam etmek gibi.

Öldürüldüğüm yerden doğup, gün doğumunu izlemek gibi mesela.

İşe giden herkesi durdurup ikna edecektim halbuki, 
Çalışmanın insanlığımızı tükettiğine.

Sonra da hep beraber fotoğrafını çekecektik tüm küçük mutlulukların. Ancak bu kadar büyük bir kalabalıkla mümkündü çünkü, etrafımızdaki heyecanı ölümsüzleştirebilmek. 

Ve ben, değil mutlulukları ya da anları, 
Canları ölümsüzleştirecektim.

Yataktan çıkmak zorunda olmayanların duasıyla cennete yürüyecektim. 
Büyük hayırlara vesile olacaktım.

Sonra yoruldum.

Birden bire kesildi yaşama olan ilgim ve biletleri yerime satın alan kişiye saygısızlık olmasın diye izlemeye devam ettim komik olmayan popüler filmimi.

Sonuna kadar gülmeyeceğimi bilerek.


3 Mayıs 2017 Çarşamba

Başka Türlü Aydınlık


Parlak camları mıydı saatlerin
Yoksa parlak gözleri miydi zencilerin
Aydınlatan geceyi, bilmezdim.
Bir saat alıp kırdım,
Ve öğrendim.