25 Aralık 2014 Perşembe

365 Yeniliğe

Güzel sorular buldum bu gün. Yazayım, anlatayım zamanı gelince hatırlayayım madem.

2014'te yaşadıklarımdan öğrendiklerimle başlayayım. Kronolojik olarak gidersem, her şeyi başaramayacağıma dair bir ders aldım diyebilirim. Çok istediğim bir bursu kazanamadım ve bunu kabullendim. Kabullenmek benim için vaz geçmek değildir, daha çok çalışmaya karar verdim.

Sevdiğim bir işten vaz geçmemem gerektiğini öğrendim. Hayallerimden ve tutkularımdan. Bunun beni mutsuz edeceğini, Bunun ayaklarımı bağladığını hissettim.

Bir de yalnızlığa alışmayı işte.

Bu seneki en büyük başarımdan bahsedeyim akabinde, kazanamadığım bursun yerine bir başkasını elde ettim. Kazanmak güzeldir.

Geç kaldım. Bu sadece bu senenin değil, hayatımın hatası. Geç kaldığımı hissetmek istemiyorum.

Elbette bu sene içinde teşekkürü borç bildiğim bir insan var, annem. Her zamanki gibi ellerini omzumda hissettiğim mücizevi güçlü insan. Kalan gücünü benimle paylaşan güzel kalpli insan.

Bir kaza geçirdim 12 Temmuz 2014'te. Oğlumu kaybettim, uğruna yıllarca çalıştığım her yerinde alın terim, emeğim ve sevgim olan motosikletimi. Canım sağ idi, ama içimde bir şeyler ölmedi desem yalan olur. 2014 benden oğlumu aldı ve bu sene içinde unutmayacağım en önemli an buydu. Evime varmama bir dakika kala çıkan o acı fren sesini takiben hatalı dönüş yapan bir kamyona tam ortasından çarptığım ve ölmediğim an.

Önümdeki sene istediğim yerde olamamak ise en büyük korkum. İstediklerime sahip olamamak değil, çünkü isteyip de sahip olamadığım hiçbir şey yok. Ancak istediğim yerde olamazsam, seneye bu günlerde kendimle büyük sorunlar yaşayacağım demektir.

2015'ten üç isteğim var, uğruna çalışacağım en önemli 3 şey. Yeni bir pencere istiyorum. Her şeyi yeniden ve daha güzel görebilmek için. Bazı şeyleri yeniden ve daha iyi yapabilmek için. Kendimi işime adamak, işimin insanı olmak ve işimde başarılı olmak istiyorum. Hatta buna muhtacım. Son olarak da iki tekerlek istiyorum, birbirini takip eden, ben istedikçe dönen, avuç içlerim tarafından kontrol edilen, yere sağlam basan iki tekerlek.

Bu hedeflere bir yol çizeceğim. Elbette ki canım istedikçe tali yollara sapıp kaçamaklar yapacağım ama, ana yoldan çok uzaklaşmadan. Bu yol bana daha güzel görünecek, ilk isteğim gerçek olacak ve baktığım yerler aynı olsa da bakışım güzelleşecek. ''Güzele bakmak sevaptır.'' sözünün doğrusunu kullanacağım, ''Güzel bakmak sevaptır.'' Peşinden de biliyorum ki bu bakış beni doğru yola götürecek. İşimde yani eşimde istediğim başarı ve mutluluğu yakalayacağım. Bedenim beslenecek ve ruhum ödül isteyecek. Ben de ona istediğini vereceğim, gidenin yerini alamayacak ama yeni ve sadece bana ait bir motosikletim daha olacak. Hayatıma kast edeceğini bile bile Brütüs'ü ayırmayacağım yanımdan.

26 Ağustos 2014 Salı

Bir Ay'a.

Çürümüş, kurumuş bir çam ağacıyım bu günlerde. 
Tutanın elinde kalacak yorgunluğum. 
Tutmayın, kırılırım çünkü yorgunum diyorum. 
Tutmayın özüm yapışır elinize.
Özüm kirletir elinizi.
Tutmayın.


19 Ağustos 2014 Salı

Yolum uzun, bavulum yok.

Ya en büyük düşün gitmekse? İşte o zaman hiçbir şey yerindeymiş gibi gözükmez insana. Her şey ya bir fazladır durduğu yere, ya da bir eksik. Bir tık küçüktür veya. Ne koyarsan koy yerine dolmaz. Veya doludur, dolu su almaz.

Duvarlar küçük gelir, tavanlar yükselir olduğun yerde.

En büyük düşün gitmekse, bir tek bavulun bile yoksa peki? Gitmeyi bunca isterken, seni bağlayan gizli şey nedir? Nerededir?


Dolunayda ceketini bile almadan gidebilmek içindir. Tüm geçmişini, sahip olduğu her şeyi kaybetmiş birisi yanına ne alabilir ki? 


Yüzlerce kalemim varken bir tek kelime dökülmüyor parmaklarımın arasından. Diyemiyorum kendime, kendini tüketme diye. 

19 Şubat 2014 Çarşamba

Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilür
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat

(Nereden bilsin en uzun geceyi muvakkit
Hangi gecenin kaç saat olduğunu aşığa sor)
                                                       
Sabit


   Herkesin uzun geceleri vardır. Bitmek bilmeyen geceleri. Tanı ağarmayan, şafağı sökmeyen geceleri. Yelkovanı koşmayan, akrebi sürünen geceleri. Dudakları konuşmayan, kalbi susmayan, ruhu olmayan pınarları kuruyan geceleri. Yaşanması ölüm gibi, mecbur olan geceleri. İstenmeyen, özlenmeyen, sevilmeyen ama beklenen geceleri. 

   Bırak şimdi o geceleri desem bırakabilir misin? O da seni bırakmaz zaten.

   Ne yaptın sen o gece? Sokaklara mı vurdun kendini, sahil kenarına veya... Işığı kapatıp müziği açtın, oturdun, kalktın, sustun, bağırdın belki de. Bir mum yaktın veya ısınmak için. Elini yakar ama içini ısıtmazdı hiçbir ateş, bunu hatırladın. Şarkı mı yazdın yoksa? İntihar da bir ihtimal, denedin mi acaba? Düşünmedin mi biraz da olsa? Beynini uyuşturdun belki, düşünemedin. Aklını kaybedip durdun, yitirip yitirip buldun. 

                         Ya yine düştüm kör bir kuyuya, şafağım çok uzakta.