11 Haziran 2019 Salı

Yolda

Çiğ düşmüş kelimelerimin üzerini yağlı bir bezle siliyorum. Gece, otoyolda havlıyor sabahın üzerine doğru, salyalarını saçarak etrafa. Sana sen diyorum, bana ben. Bize biz. Yaşandığı yerde yeller esen bir çok şeyi şimdi mangal telini soğanla temizler gibi temizliyorum. Hayat kadar gerçek.

Bir kuş, inatla ve sebatla vuruyor ağzını yüz yıllık bir ağaca. Tek bir uçak da çok uzağımdan yalıyor dibini gökyüzünün. Puding pişmiş tencere dibi yalayan bir çocuk gibi heyecanlı değil tabi. Tadına bakıyor sadece. Dilinin ucuyla. Yüzünü ekşitiyor. Dünyanın tadı pek iyi değil.

Sarı ışık yansa da yanmasa da kırmızıda geçiyor geç kalanlar. Sevgiden, aceleden en çok da korkudan. Kimisi de 'yeter beklediğim' der gibi önce yavaşlayıp sonra basıyor gazına hayatının. Daha hız limitini geçmeden tekrar yavaşlıyor, kırmızı.

Sarı mı, değil. Turuncu mu, değil, beyaz hiç yok içinde. Bilim kurgu filmlerinden mi kaldı şu sokak lambaları bize? Mars toprağı döküyor üzerimize. Başka da bir vaatte bulunmuyor. Herkese yolunu gösteriyor işte.

Ben şimdi alıyorum karşıma yıllar sonra ve diyorum ki dinle deniz. Bir dağ yıkılır mı? Bir ateş yerinden sökülür mü? Su itilir belki biraz ama, rüzgar kesilir mi?

Mazot dökülmüş, ağzının bir yanı köpük, diğeri çöplük. Deniz diyor ki, dağ dediğin taştır. Büyütme gözünde. Ateş sökülmez ama üstü örtülür. Rüzgar en kolayı, içinden geçilir. Biraz incelikli ol şöyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder