9 Kasım 2013 Cumartesi

Sisler Bulvarı'na Saygıyla

Gelin gezelim bu gece. Yollarda biraz, sonra sahil kenarı banklarda, balıkçı barınaklarında, bilinen ve bilinmeyen karanlıklarda.

Geride kalanlara değil, geride bıraktıklarımıza üzülelim önce yarım gece. Sonra gülelim eğlenelim gönülden, gönlümüzce. Memnun olalım tanıştıklarımıza, savaştıklarımızla barışalım hemen ardından. Kelepçelerin anahtarlarını verelim, kendimize mahkum kelimelere. Bir sabah rüzgarı götürsün onları sahiplerinin kulaklarına. Samimiyetle dolu bir memnuniyet ortaya çıksın ve oracıkta sarılalım ona. Memnuniyetimiz, mutluluğumuzdur.

Hiçbir delilik yapmayalım. Bu güne kadar yaptıklarımız kafi gelir. Bitmeyecek bir gece olsun, yanısıra kararında olsun her şey, kulak memesi kıvamında hani.

Rüzgar üşütecek hepimizi haberiniz olsun. O zaman ya yaslanacak dostça bir sırt, ya da sarılacak bir omuz farz olacak hepimize. O kadar yalnızım ki, şal alacağım kendi omuzlarıma diyenler vardır belki. Onlar yine de üşüyecekler yüzsüz bir ısrarla.

Sonra bir ustayı analım, saygıyla. Attila İlhan olsun mesela, Sisler Bulvarı'nda. Öksüren sokak lambalarının altında, terk edilmiş çocuk hüznünü yaşayalım onunla.


'Sisler Bulvarı'nda seni kaybettim
Sokak lambaları öksürüyordu
Yukarıda bulutlar yürüyordu
Terkedilmiş bir çocuk gibiydim
Dokunsanız ağlayacaktım'

Sabah olur biraz sonra.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder